Meclis hükümeti tarafından yönetilen bir ülke, yoksul, savaştan yeni çıkmış ve onu bekleyen yeni savaşlarında farkında olan bir halk ve savaştan yorgun düşmüş bedenler, prangaya vurulmuş düşünceler, geleceğe umutlu gözle bakamayan yitik hayaller, salgın hastalıklarla mücadele eden korku dolu bedenler, açlıktan kenetlenmiş kuru dudaklar ve ellerinde geriye kalan 'borçlu ve hastalıklı vatan mirası'.
Umut, Atatürk.
Karanlıklardan doğar aydınlıklar, bir liderin aydınlattığı o karanlık toplum. Gökyüzünü andıran mavi gözleri haykırıyor sanki sonsuzluğu. Umudu aşılıyor, prangaya vurulmuş düşünceleri, geleceğe umutlu bakamayan gözleri, kayıpları ve kaybedişleri, kabullenilemeyen acı gerçekleri yeniden yeşertiyor, umutların söndüğü yerden yeşerdiği gibi her an iyileştiriyor.
Yeniden var olmayı bekleyen her bir parçası bir hazine olan o ülke.. Verilen her emre korkusuzca giden askerler. Kimi evli, kimi nişanlı, kimi taze baba, kimi yetim, kimi yaşlı, kimi hasta ama hepsi ''Ordular hedefiniz Akdeniz'dir, ileri!'' diye emir veren ileriye uzanan bir el ile korkusuzca savaşacak kadar cesur. Geride bıraktıklarının acısı yok yüreklerinde, tek istekleri geride kalanların esaretten kurtulması, korkusuzca bağımsız bir devlet olarak yaşayabilmeleri.
Yorumlar
Yorum Gönder