Acını Uyuştur

Bir kayboluşla başlar her hikaye ,tenine değmese bile yüreğine kor alevlerle yanan bir ateş bırakır bu kayboluş ,belki de kaybediş. Benzese de farklıdır ikisinin gerçeği.

Biri kaybetmektir belki yuva dediğini, demek istediğini belki güvenli bir liman bildiğini belki tüm derdine derman olanını belki de yüreğinin onun yüreğine konmasını istediğin için öylece sevdiğini kaybetmektir. Bu kaybediş inandığın gerçeği kaybetmektir. Hayallerin bildiğini kaybetmektir.

Kayboluş ise kaybetmekten türer lügatimca. O kaybettiğin birinde senin de kaybolmandan gelir. Kendi benliğinde kendini kaybetmektir aslında. Nerden bakmak istersen iste kayıpların en büyüğüdür. Ölüm gibidir, insan bir kere kendini kaybetti mi bir daha bulamaz. Toprağa gömer kendini sonrasında gün geçtikçe çürüyen bedeninde neden yaşadığını her gün anlamlandırmaya çalışan bir ruh taşır.

Ruh karışmak ister birine ama o biri çoktan kaybedilmiştir. Kaybedilen iki ruh birbirini hiçbir zaman bulamaz. Belki bir hikayeleri yoktur ama bir kere denk gelmek her ikisinin olmasa da mutlaka birinin sonunu yazar. Sonu yazılan da bir hikayedir, bir hayata bir annenin can vermesidir.

İnsanlar gariptir, anlamlandırmaya çalıştıkları hayatları ise daha garip. Sürekli aynı döngü içinde döner dururlar, ne yapıyorum ben diye sorsalarda bir cevap bulamazlar. İşte hayatın kırılma noktası burasıdır, bir kurtarıcı mı beklenir burada yoksa öylece kurtulmayı mı beklerler.  Bilmiyorum, cevabını bulabilseydim yine ve yeniden buraya bunları yazıyor olmazdım. Bana soracak olursanız hiçbir şey beklemiyorum, olduğum gibi yaşıyorum. Bir beklentiye girmeden, giremeden. Beklerse üzülür insan en ufak da olsa umut taşır çünkü içinde bu da can yakar. Beklemiyorum artık, beklememeyi hastaneden gelen bir aramada son anlarında zor da olsa yüzümüze acı haliyle gülümseyen birinden öğrendim. Öğrendikten yaklaşık bir hafta sonra mezarının başında hayatın bir anda nasıl anlamını yitirdiğini anlamaya çalışıyordum, belki de hayatımın kırılma noktası orasıydı .Bilmiyorum, her acı diner zamanla ama sizde bıraktığı etkisi farklıdır. Ansızın gelir bazı yerlerde aklınıza işte orada hiç geçmeyecek gibi hissettirir. Ama geçer, geçti, geçmek zorundaydı. Ve alışırsın, alıştın, alışmak zorundaydın.

Şimdi bugün yüreğin harbinde kopan savaşta acının ıstıraba, dertlerin gözyaşına, umutsuzlukların kırıldığı noktadayım, adı yalnızlık. Hayatımın her bir noktasında sanki bir türlü bulamadığım o yuvada saklı çaresi. Kalmadı benden bana geriye kalan alıp gidemedim başımı, dağa taşa haykıramadım derdimi. Kanlı hançerimi hep o ilk kana bulandığı yerde sakladım, bir kez olsun oradaki acıyı dindiremedim. Acıya alışmak onu uyuşturmayı başarmaktı. Acı uyuştu ama hiçbir zaman bitmedi, hep ilk gün ki gibi kaldı...

Yorumlar

Popüler Yayınlar